Home / Blog / 23 metrekareden 9 metrekareye! ‘Kimi 200 binle geçinemez kimi 20 binle geçinir’

23 metrekareden 9 metrekareye! ‘Kimi 200 binle geçinemez kimi 20 binle geçinir’

Gonca Kocabaş / Milliyet.com.tr – Nilay Öner (36) Ankara doğumlu, şehir planlamacısıyken devlet memurluğundan istifa edip, şimdilerde dijital içerik üreticiliği ve sosyal medya ve marka danışmanlığı yapıyor. Mehmet Can Öner (35), İzmir Karşıyaka doğumlu ve makine mühendisi. O da işinden istifa ederek uzaktan çalışmayı tercih edenlerden.

Şehirden uzakta doğada yaşamak onların en büyük hayaliydi. Bu hayali gerçekleştirmek için yaşlarının ileride olmasını beklemek bazı şeylere geç olabilir diye düşündüler. Yakın bir dostlarının tiny house alması ve ona yaptıkları ziyaret sonrası hayatın bu kadar beklemeye gelmeyeceğini anladılar ve ertesi gün tiny house da yaşamaya karar verdiler. Bu süreçte zaten ikisi de doğayı ve şehirden uzakta yaşamayı, kendilerine ait bir topraklarının olmasını hep istediler.

‘ARI VAR DİYE BAHÇE YERİNE İÇERİDE KAHVALTI YAPARDIM’

25 sene Ankara’da yaşadıktan sonra 2017 yılında İzmir’e taşınan Nilay, “Aslında o zamana kadar bir kere bile doğada, kampta vakit geçirmedim. 2017 yılında İzmir’e yerleşince ufak ufak doğayla temasım başladı ve 1.5 sene sonra Mehmet Can‘la tanışınca birlikte deneyimledikçe çok sevdik. Aslında ben doğada yaşayabilecek en son insandım diyebilirim. Annemlerin Ankara’daki ev müstakildi ve ben arı var diye içeride kahvaltı yapan bir insanken buna dönüştüm” dedi ve ekledi:

Alıntı Metni
Türkiye’de gittikçe büyüyor! Tomografide ortaya çıktı: Bu yarık yeni değil, adı Amasya


‘BİRKAÇ AY İÇİNDE YAPAMAYIP DÖNECEĞİMİZİ SANDILAR’

Çoğu insanın böyle bir yaşamın genç yaşta olmasına şaşırdığını ve bu konuda onları sıkılacakları noktasında uyardığını dile getiren Mehmet Can, “Ancak biz bunun tam tersi olacağını biliyorduk. İlk taşındığımızda henüz Nilay istifa etmemişti, ikimiz de çalışma hayatına devam ediyorduk ve şehirden kopmamıştık. Zaten bulunduğumuz yerde şehre araçla 1 saat mesafede istediğimiz zaman gidip sosyalleşip istediğimiz zaman geri dönebiliyorduk. Bu da bizim için büyük avantajdı, o yüzden etrafımızdaki insanların tepkisinin normal olduğunu biliyorduk. Öünkü şehirde yaşayan çoğu insan şehirden kopmakta zorlanıyor, oranın konforu, oranın her şeye ulaşabilir olması gibi imkanları bırakmak herkes için kolay değil ama zaten diyorum ya biz bunun için çoktan hazırdık ve çoktan istediğimiz bir şeydi” şeklinde konuştu.

Ankara’daki arkadaşlarının bu karar sonrasında şoka girdiklerini söyleyen Nilay, “Sen nasıl yapacaksın? Orada böcekten korkarsın, sığmazsın, kıyafetlerini nereye sığdıracaksın diye sordular. Hatta birkaç ay içinde döneceğimizi sanmışlar. Bir de hiç unutmuyorum anneme anne biz tiny house aldık dediğimde ‘Hadi bakalım inşallah ileride ev de alırsınız yavrum’ demişti. E aldık ya bu da ev diyorum ya o da ev mi küçücük falan diyor. Yani tiny house deyince çok evden sayılmadı amaalıştık bu tepkilere, tiny house felsefesi yeni yeni oturuyor. kimse 9 metre bir yerde yaşanabileceğini çok anlamıyordu, depremden sonra özellikle toplum da buna alıştı” ifadelerine yer verdi.

‘ÇOK ALIŞVERİŞ YAPIP ÇOK TÜKETİYORDUM’

“Geçim meselesi ne kadara ihtiyacın olduğunla alakalı”diyen çift, “Kimisi 200 binle geçinemezken kimisi 20 binle geçinebilir, o yüzden bize yetecek kadarını kazanıyoruz. Zaten küçük bir evde olunca alışveriş alışkanlıklarınız azaldı, tüketmiyoruz; felsefe olarak da tüketmiyoruz, alanımız müsaade etmediği için de. O yüzden geçim sağlama konusunda sıkıntı yaşamadık çünkü çok büyük giderlerimiz olmadığı için geçinmek de kolay oluyor” bilgisini paylaştı.

Tiny house’da kendilerini ençok şaşırtan şeyin, verandada oturmak, bahçede yaşamak ve toprakta olmak olduğuna değinen aile, “Aslında dar bir alan gibi görünse de bahçesiyle beraber çok daha büyük bir yaşammış meğer. Biz tinyhouse yaşamına geçmeden önce de zaten şehirde 1 + 0 bir evde yaşıyorduk, o yüzden 1+0 bir evden 1+sonsuz eve taşındık diyoruz. En çok şaşırdığımız şeylerden biri de dört teker üzerinde olduğumuz için çamaşır makinesi çalıştığında ev sallanıyor, ilk çalıştığında deprem oluyor sanmıştık, yürürken bile sallanıyor”şeklinde konuştu.

İstanbul’dan alıp, köyüne getirdi! 33 yıldır özel garajda saklıyor

Minimalist olma konusunda konuşan Nilay, “Aslında ben görüp görebileceğiniz en maksimalist insandım, ben minimalist olduysam herkes olur diyorum. Çünkü çok alışveriş yapıyordum, çok tüketiyordum, tüketmeyi çok seviyordum. Şu an az kıyafetin olunca seçmesi daha kolay oluyor, daha az kafam karışıyor, zihnim daha az dağınık oluyor” dedi ve ekledi:

Alıntı Metni


‘SADECE İHTİYACIMIZ KADARINI ALIYORUZ’

Karavanda yaşamanın evde yaşamaktan daha pratiklik gerektirdiğine değinen Mehmet Can, “Çünkü alanının dar olması, imkanlarının kısıtlı olması, elektrik su gibi detayları daha fazla düşünerek hareket etmek zorundasın ancak buna zamanla alıştıktan sonra normalin haline geliyor. Aslında kim hangi konuda daha iyiyse karavanda o iş paylaşımını yapmak daha mantıklı. Çünkü karavanda aynı anda iki kişinin bir şeyler yapması biraz daha zor” dedi.

Normalde yemek yapmayı hiç sevmediğini dile getiren Nilay ise, “Karavanda yemek hep bendedir. Alan küçük olduğu için temizlik bir sorun olmuyor. İnternetimiz de taşınabilir internet zaten, o yüzden hepsi kolay oluyor. Alan küçük olduğu için ben içeride yemek yapıyorsam Mehmet Can içeride ya da kapının önünde masa sandalyeleri açıyor. Bir de seyahat edeceğimiz kadar alışveriş yapıyoruz, çok doldurmuyoruz dolabı. İhtiyacımız kadarını alıyoruz, teker üstündeyiz ihtiyaç olursa hemen gider alırız diye düşünüyoruz” bilgisini paylaştı.

‘KARADENİZ TURUNDA YAŞADIĞIMIZ ŞEYİ UNUTAMIYORUZ’

Seyahat ederken unutamadıkları bir anılarını sorduğumuz çift, “Karadeniz turumuzda yolda giderken birden aracın ön tarafında dumanlar çıkmaya başladı, yol kenarına park ettik hemen. Şans ki bir evin önünde kaldık, ev sahipleri çıkıp yardım etti. Hatta ev sahibinin de eşi o esnada rahatsızmış ama beyefendi yine de onu bırakıp bizimle ilgilendi, o bölgedeki ustaları aradı falan. O çok etkiledi, bizi dedik ki aslında gerçekten çok yardımsever bir toplumuz ve bir sorun yaşasak da yardım eden birileri her zaman bulunuyor. Kaygılandığım zamanlar hemen bu anımızı aklıma getiriyorum ve insanımızın yardımseverliği beni rahatlatıyor” şeklinde konuştu.

140 öğrenci arasında tek kız: Bu bölüme geldiğime pişman değilim

Bir arada olmayı çok seven bir çift olduklarını dile getiren Nilay, “Tam zamanlı karavan hayatına geçiş yapıyoruz çünkü biz birbirimizden çok besleniyoruz. Dışa bağımlı değil de içe bağımlı bir ilişkimiz var. Gittiğimiz hiçbir seyahatten aynı kişiler olarak dönmüyoruz ve ben bunu çok seviyorum. Çok şey o katıyor bize yolculuk. Birlikte o mücadeleyi, zorluğu, güzelliği, kriz yönetimini her şeyi deneyimleyip öğreniyorsun”diyerek şöyle devam etti:

Alıntı Metni


‘KARAVANCILARA KARŞI BİR ÖNYARGI OLABİLİYOR’

“Birlikteyken bu hayattan öğrendiğimiz belki de en önemli ders her şeyin gelip geçici olduğu, her şerde bir hayrın her hayırda bir şerrin olduğunu bize gösterdi”şeklinde konuşan çift, “Çünkü kafamıza taktığımız, üzüldüğümüz, yaşadığımız kötü bir olay kısa bir sürede unutuluyor ve yerine başka maceralar, başka mutluluklar, başka heyecanlar geliyor ve bu döngü sürekli devam ediyor. Bu döngüde kalıp olayları dışarıdan izleyebilmek, olayların içinden sıyrılmak ve anda kalabilmek, andaki duyguları yaşamak bizim öğrendiğimiz en büyük öğreti diyebiliriz” ifadelerine yer verdi.

Karavan kültürünün ülkemizde daha yeni yeni geliştiğine dikkat çeken çift, “Pandemiden sonra bilinirliği çok değişti. karavancılara karşı bir önyargı olabiliyor bazen çünkü herkes duyarlı olamıyor, çöp bırakanlar, deniz kenarını işgal edenler onları açıkçası biz de hoş göremiyoruz. Örneğin bir koya gidiyoruz, en öne çekme karavanlar park etmiş gitmiş. Kimse kimsenin manzarasını işgal etmemeli. Bu gibi sebeplerle insanlar karavancılara karşı daha önyargılı ve antipatik olabiliyorlar. Ancak biz dikkatli, özenli ve saygılı davrandığımız için bir sorun yaşamadık” şeklinde konuştu.

‘DIŞARIDAN BAKINCA ÇOK KEYİFLİ GÖRÜLÜYOR’

Her şey dışarıdan gözüktüğü gibi olmadığını dile getiren aile, “Özellikle sosyal medya bu konuda biraz kafa karıştırıcı olabilir. Burada dışarıdan hayat çok daha çok keyifli çok huzurlu, herkesin özendiği bir hayat gibi duruyor olabilir ama herkesin de yapabileceği bir durum değil. Çünkü şehir insanı konfora, güvenliğe alıştırıyor farkında olmadığımız birçok şeyi şehirden çıkınca karavanda veya doğada olunca anlıyorsunuz”ifadelerini kullanarak sözlerini şöyle noktaladı:

Alıntı Metni
Çanakkale’de çiftçi kaydetti: Hayatımda böyle dehşet bir yılan görmedim

Cevap bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir